Rijkaard go home
27 Nisan 2010
Sercan, Serdar Özkan, Batuhan, Özer, Arda, Barış Memiş vs...
Bunlar hayatta rastlayabileceğiniz ender heyecan verici doğuştan yetenekler... Bedenlerinin yapabildikleri akıl almaz, doğa onları futbolcu yaratmış. Futbolun zirvesine çıkabilecek birer cevher. Bu yüzden hemen hepsinin yurt dışında talipleri oldu, oluyor.
Peki eksikleri ne? Ya da memleketin geleceğini karartan yaygın jargonumuzla soralım: Bize onlar hakkında ‘Yetenekli, ama adam olmaz bunlar’ dedirten ne?
Bireysel olarak
1-Öğrenmeyi öğrenebilmek: Sanılanın aksine üniversite size öğretmez. Öğrenmeyi öğretir. Analitik düşünebilmeyi. Hedef belirlemeyi, hedefe gidecek yollara kilitlenmeyi. Zorluklarla başa çıkabilme metotlarını. Futbolun alt yapısı da buna yarar. Alt yapı lise değil, üniversitedir. Orada sadece temel eğitiminizi, temel bilgileri ama daha önemlisi metot öğrenirsiniz.
Kabul edelim ki, 35 yaşında emekli olduğunuz bir işin üniversitesi 23 yaşında başlayamaz.
2-Öğrenecekleri bir sistem: Sistem ise yüksek lisanstır. Öğrendiğiniz analitik düşünme yeteneğiyle uluslararası düzene uyum sağlamak için deponuzu doldurmaya başlarsınız.
3-Dolayısıyla kişisel olarak ülkedeki futbolcunun meselesi, Rijkaard’ın, Del Bosque’nin, yani uluslararası futbol profesörlerinin karşısına hangi eğitim seviyesiyle çıktığıdır. Öğrenmeyi öğrenmeden metodoloji bilmeden yüksek lisans olmaz.
4-Eğer bir üniversite profesörüne ilköğretim terk bir öğrenci verirseniz, başarılı olması olanak dışıdır. Ya da Lucescu ender istisnasını bulmanız gerekir.
5-Bu yüzden misal ‘Kaka 16 yaşındayken gelmiş almamışlar’ yakınmaları da saçmadır. Gelse, Kaka bu Kaka olmazdı. Senin Kaka’yı Kaka yapacak okulun yok. Yoksa sende Kaka olacak adam yok değil.
Ekip olarak
1-Futbol, seviyenin bulaşıcı olduğu bir oyundur. Rakibin kalitesi en iyi takımı etkileyebilir.
2-Ama asıl önemlisi bir takımın seviyesi dünya yüzündeki en iyi oyuncuları bile sıradanlaştırabilir.
3-Hatta çok iyi 4 yabancı alırsınız. Bir süre sonra size benzerler.
4-Çünkü futbol aşmanız gereken çıta kadar oynanır. Takımların, ligin futbolcuları zorlaması gerekir. Brezilya Ümit Milli Takımı’ndan Avrupa’ya transfer olan oyunculardan İtalya’ya, Almanya’ya, İngiltere’ye ve Türkiye’ye giden oyuncuların o ülkenin zorladığı kadar gelişmeleri ve oynamaları tesadüf olabilir mi?
5-İddia ediyorum. Tamamen yabancılardan, uluslararası starlardan kurulu bir takım yapsanız, ligin 10. haftasında o takım lig kalitesine düşebilir. Takımda ister Messi olsun, ister Maicon...
Çünkü mevzuu aslen şudur;
1-Takımın sistemi.
2-Ligin zorlayıcılığı.
3-Aşman gereken çıtanın yüksekliği.
4-Bu çıtayı aşman için gerekli esnek sistem.
5-Ve buna uyacak, bu düzenin içinde analitik düşünüp davranabilecek oyuncu yapısı.
Şimdi başa dönelim. 10 küsur yıllık meslek hayatımda genç milli takımlar seviyesinde, onlarca oyuncunun yabancı gazeteciler tarafından sorulduğuna, takımlar tarafından istendiğine şahit oldum. Baştaki örnekler ve daha birçoğu...
Neden iş 24 yaşına gelince değişiyor. Olan az sayıdaki transfer ya bonservissiz, ya da ülkede çalışmış hocaların etkilendikleri cevherler.
Peki mesele yetenekse, bırakın bizi herhangi bir ulus diğerlerinden bu kadar yeteneksiz olabilir mi? Mümkün değil.
Burası işlenmeden sahneye sürülmüş ve ne yapacağını bilemediği için bunalıma giren cevherler ülkesi.
Biz hakemdi, federasyondu, başkandı tartışaduralım, nesiller heba olup gidiyor. Ve kimse bunun hesabını vermiyor.
Eğer öğrenmeyi bile çocuklarımıza öğretemeyeceksek o zaman ben de aynı fikirdeyim, yabancı hoca gelmesin.
Eğer durum böyle devam edecekse, şoka girsinler diye yabancı hoca getirmenin, ya da 10 hafta sonra sistemsizliğe uysunlar diye yabancı oyuncu almanın hiç alemi yok. O zaman gerçekten çok gereksiz masraf.
Ve eğer hakikaten öyleyse ‘Go home be Rijkaard kardeş! Leave us with our destiny...’
Yeni bir kadraj
Lig TV yayınlarında yönetmen ve kameramanların bir alışkanlıklarını değiştirmeleri lazım... Yakın çekimlerde ‘sırt/omuz/kafa’ kadrajı artık yeterli olmuyor. Çünkü artık oyuncuların isimleri bel bölgesinde. Televizyon seyreden herkes de tüm oyuncuları tanımak mecburiyetinde değil. Hele de amaç pazarı büyütmek ligi diğerlerine de izlettirmekse. Televizyon başına yeni müşteriler bekleniyor, isteniyor. O zaman oyuncuları tanıtmak lazım. Herkesin adının Ülker olduğu bir takım garip!
Artık yakın çekim kadrajı kalçadan başlamalı. Kameramanlık çok zor bir iştir. Bir sanattır. Meslektaşlarım çok zor şartlar altında bir sanat icra ederler. Hiç itirazım yok. Ama bu yenilenmeyi yapmak, alışkanlıktan kurtulmak şart.
Musa Abi, dikkatine!
Buyrun siz yönetin
TFF iyi mi yönetiliyor kötü mü bilmiyorum. Çünkü önümüze ideal örnek yok. Her federasyondan birileri şikayetçi oldu bugüne kadar. On küsur yıldır UEFA’nın İkinci Başkanı olan Erzik bile, bu düzende hem de üye olduğu kulüpten gelen baskı nedeniyle istifa etti. Düşünün.
Hakem, TFF, MHK itirazı topraklarımızda futboldan daha yaygın bir spor. Hakem odası basmalar, basın toplantıları, o hakemi istiyoruz, bunu istemiyoruzlar.
O zaman ne yapmalı?
İki çözüm var. Biri demokratik diğeri polisiye.
1-Ne haliniz varsa görün sistemi: TFF hemen ligin ve MHK’nın yönetimini terk edip, hakkını kulüpler birliğine devretmeli. Asli işi olan Milli Takımlar ve alt yapı çalışmalarına ağırlık vermeye odaklanmalı.
2-Ya da hakem hakkında konuşmaya, onu bunu istemiyoruza, hakem odası basmaya, basın toplantısı yapmaya puan silmeden küme düşürmeye kadar ceza vermeli.
Biliyorum işler kötü gidince ikinci şıkkı zorlayanlar olur. O yüzden en iyisi çözüm numara 1.
Favorim hâlâ Bursa
Pazar akşamı Ali Sami Yen’de izlediğim Bursaspor kalan iki maçını kazanacak güç ve konstantrasyonda. Fenerbahçe’nin 7 haftalık iyi, ama sınırda performansını yabana atmıyorum tabii, ancak Ankaragücü deplasmanı ve Trabzonspor maçlarının kolay olmadığını da herhalde kabul edersiniz.
Eğer Bursaspor mutlu sona ulaşırsa, bu sadece Anadolu açısından değil, 3 büyükler açısından da önemli bir hal olacak. Hepsi ligin çeşitli bölümlerinde başarısızlıklarının sebebi olarak TFF ve MHK’yı gösterdi. Onlar iyiydi, yolları kesiliyordu. İşte o zaman transferde ne yaptıklarına bakacağız. O kadar iyilerse takımlarında ve teknik heyetlerinde büyük revizyon yapmamalılar. Suç onlarda değil MHK’da ya! Sabırsızlıkla bekliyorum.
Bu arada rezil hakemliğimize UEFA yarı finalinde başarılar! Türkiye’de önü kesilen 3 büyüğümüze de!
Bunlar hayatta rastlayabileceğiniz ender heyecan verici doğuştan yetenekler... Bedenlerinin yapabildikleri akıl almaz, doğa onları futbolcu yaratmış. Futbolun zirvesine çıkabilecek birer cevher. Bu yüzden hemen hepsinin yurt dışında talipleri oldu, oluyor.
Peki eksikleri ne? Ya da memleketin geleceğini karartan yaygın jargonumuzla soralım: Bize onlar hakkında ‘Yetenekli, ama adam olmaz bunlar’ dedirten ne?
Bireysel olarak
1-Öğrenmeyi öğrenebilmek: Sanılanın aksine üniversite size öğretmez. Öğrenmeyi öğretir. Analitik düşünebilmeyi. Hedef belirlemeyi, hedefe gidecek yollara kilitlenmeyi. Zorluklarla başa çıkabilme metotlarını. Futbolun alt yapısı da buna yarar. Alt yapı lise değil, üniversitedir. Orada sadece temel eğitiminizi, temel bilgileri ama daha önemlisi metot öğrenirsiniz.
Kabul edelim ki, 35 yaşında emekli olduğunuz bir işin üniversitesi 23 yaşında başlayamaz.
2-Öğrenecekleri bir sistem: Sistem ise yüksek lisanstır. Öğrendiğiniz analitik düşünme yeteneğiyle uluslararası düzene uyum sağlamak için deponuzu doldurmaya başlarsınız.
3-Dolayısıyla kişisel olarak ülkedeki futbolcunun meselesi, Rijkaard’ın, Del Bosque’nin, yani uluslararası futbol profesörlerinin karşısına hangi eğitim seviyesiyle çıktığıdır. Öğrenmeyi öğrenmeden metodoloji bilmeden yüksek lisans olmaz.
4-Eğer bir üniversite profesörüne ilköğretim terk bir öğrenci verirseniz, başarılı olması olanak dışıdır. Ya da Lucescu ender istisnasını bulmanız gerekir.
5-Bu yüzden misal ‘Kaka 16 yaşındayken gelmiş almamışlar’ yakınmaları da saçmadır. Gelse, Kaka bu Kaka olmazdı. Senin Kaka’yı Kaka yapacak okulun yok. Yoksa sende Kaka olacak adam yok değil.
Ekip olarak
1-Futbol, seviyenin bulaşıcı olduğu bir oyundur. Rakibin kalitesi en iyi takımı etkileyebilir.
2-Ama asıl önemlisi bir takımın seviyesi dünya yüzündeki en iyi oyuncuları bile sıradanlaştırabilir.
3-Hatta çok iyi 4 yabancı alırsınız. Bir süre sonra size benzerler.
4-Çünkü futbol aşmanız gereken çıta kadar oynanır. Takımların, ligin futbolcuları zorlaması gerekir. Brezilya Ümit Milli Takımı’ndan Avrupa’ya transfer olan oyunculardan İtalya’ya, Almanya’ya, İngiltere’ye ve Türkiye’ye giden oyuncuların o ülkenin zorladığı kadar gelişmeleri ve oynamaları tesadüf olabilir mi?
5-İddia ediyorum. Tamamen yabancılardan, uluslararası starlardan kurulu bir takım yapsanız, ligin 10. haftasında o takım lig kalitesine düşebilir. Takımda ister Messi olsun, ister Maicon...
Çünkü mevzuu aslen şudur;
1-Takımın sistemi.
2-Ligin zorlayıcılığı.
3-Aşman gereken çıtanın yüksekliği.
4-Bu çıtayı aşman için gerekli esnek sistem.
5-Ve buna uyacak, bu düzenin içinde analitik düşünüp davranabilecek oyuncu yapısı.
Şimdi başa dönelim. 10 küsur yıllık meslek hayatımda genç milli takımlar seviyesinde, onlarca oyuncunun yabancı gazeteciler tarafından sorulduğuna, takımlar tarafından istendiğine şahit oldum. Baştaki örnekler ve daha birçoğu...
Neden iş 24 yaşına gelince değişiyor. Olan az sayıdaki transfer ya bonservissiz, ya da ülkede çalışmış hocaların etkilendikleri cevherler.
Peki mesele yetenekse, bırakın bizi herhangi bir ulus diğerlerinden bu kadar yeteneksiz olabilir mi? Mümkün değil.
Burası işlenmeden sahneye sürülmüş ve ne yapacağını bilemediği için bunalıma giren cevherler ülkesi.
Biz hakemdi, federasyondu, başkandı tartışaduralım, nesiller heba olup gidiyor. Ve kimse bunun hesabını vermiyor.
Eğer öğrenmeyi bile çocuklarımıza öğretemeyeceksek o zaman ben de aynı fikirdeyim, yabancı hoca gelmesin.
Eğer durum böyle devam edecekse, şoka girsinler diye yabancı hoca getirmenin, ya da 10 hafta sonra sistemsizliğe uysunlar diye yabancı oyuncu almanın hiç alemi yok. O zaman gerçekten çok gereksiz masraf.
Ve eğer hakikaten öyleyse ‘Go home be Rijkaard kardeş! Leave us with our destiny...’
Yeni bir kadraj
Lig TV yayınlarında yönetmen ve kameramanların bir alışkanlıklarını değiştirmeleri lazım... Yakın çekimlerde ‘sırt/omuz/kafa’ kadrajı artık yeterli olmuyor. Çünkü artık oyuncuların isimleri bel bölgesinde. Televizyon seyreden herkes de tüm oyuncuları tanımak mecburiyetinde değil. Hele de amaç pazarı büyütmek ligi diğerlerine de izlettirmekse. Televizyon başına yeni müşteriler bekleniyor, isteniyor. O zaman oyuncuları tanıtmak lazım. Herkesin adının Ülker olduğu bir takım garip!
Artık yakın çekim kadrajı kalçadan başlamalı. Kameramanlık çok zor bir iştir. Bir sanattır. Meslektaşlarım çok zor şartlar altında bir sanat icra ederler. Hiç itirazım yok. Ama bu yenilenmeyi yapmak, alışkanlıktan kurtulmak şart.
Musa Abi, dikkatine!
Buyrun siz yönetin
TFF iyi mi yönetiliyor kötü mü bilmiyorum. Çünkü önümüze ideal örnek yok. Her federasyondan birileri şikayetçi oldu bugüne kadar. On küsur yıldır UEFA’nın İkinci Başkanı olan Erzik bile, bu düzende hem de üye olduğu kulüpten gelen baskı nedeniyle istifa etti. Düşünün.
Hakem, TFF, MHK itirazı topraklarımızda futboldan daha yaygın bir spor. Hakem odası basmalar, basın toplantıları, o hakemi istiyoruz, bunu istemiyoruzlar.
O zaman ne yapmalı?
İki çözüm var. Biri demokratik diğeri polisiye.
1-Ne haliniz varsa görün sistemi: TFF hemen ligin ve MHK’nın yönetimini terk edip, hakkını kulüpler birliğine devretmeli. Asli işi olan Milli Takımlar ve alt yapı çalışmalarına ağırlık vermeye odaklanmalı.
2-Ya da hakem hakkında konuşmaya, onu bunu istemiyoruza, hakem odası basmaya, basın toplantısı yapmaya puan silmeden küme düşürmeye kadar ceza vermeli.
Biliyorum işler kötü gidince ikinci şıkkı zorlayanlar olur. O yüzden en iyisi çözüm numara 1.
Favorim hâlâ Bursa
Pazar akşamı Ali Sami Yen’de izlediğim Bursaspor kalan iki maçını kazanacak güç ve konstantrasyonda. Fenerbahçe’nin 7 haftalık iyi, ama sınırda performansını yabana atmıyorum tabii, ancak Ankaragücü deplasmanı ve Trabzonspor maçlarının kolay olmadığını da herhalde kabul edersiniz.
Eğer Bursaspor mutlu sona ulaşırsa, bu sadece Anadolu açısından değil, 3 büyükler açısından da önemli bir hal olacak. Hepsi ligin çeşitli bölümlerinde başarısızlıklarının sebebi olarak TFF ve MHK’yı gösterdi. Onlar iyiydi, yolları kesiliyordu. İşte o zaman transferde ne yaptıklarına bakacağız. O kadar iyilerse takımlarında ve teknik heyetlerinde büyük revizyon yapmamalılar. Suç onlarda değil MHK’da ya! Sabırsızlıkla bekliyorum.
Bu arada rezil hakemliğimize UEFA yarı finalinde başarılar! Türkiye’de önü kesilen 3 büyüğümüze de!
No comments:
Post a Comment