Saturday, January 21, 2012

Ebru Simsek isimli bayanin açtigi dava dosyasindaki çeliskiler

Istanbul, 22.02.2001 ISTANBUL 1. DEVLET GÜVENLIK MAHKEMESI SAYIN BASKANLIGINA ESAS NO : 2000 / 18 ÖZET : Müdahil Ebru Simsek, saniklar tarafindan silahla tehdit edilerek ve içecegine ilaç karistirilarak zorla soyunduruldugunu, soyunukken bir film senaryosu verilerek kendisine tehditle rol yaptirildigini, bu esnadaki davranislari da filme alinip kendisine "aramiza katilmazsan görüntülerini basina dagitiriz" seklinde santaj yapildigini iddia etmistir. Yasamin dogal akisina zit oldugu apaçik olan bu hikaye gerçekdisidir. Müdahil, 1994 yilinda basina yansimis olan görüntülerinin kendisini toplum önünde zor durumda birakacagindan korkarak, görüntülerdeki olayin iradesi disinda yasandigini anlatma çabasina girmis, bu maksatla bu senaryoyu üretmistir. Ancak bu senaryoyu ve detaylarini bir defada degil, zaman içinde asamali olarak üretmis ve gelistirmistir. Bu sebeple, senaryosunun en temel noktalarinda dahi açiklamasi mümkün olmayan çeliskiler ortaya çikmistir. Ebru Simsek'in Sayin Mahkeme huzurunda da tekrarladigi senaryosunun esasina yönelik tevili mümkün olmayan çeliskiler, müdahilin yalan söyledigini ispatlamaktadir. Asagida bu çeliskilere iliskin delillerimiz ve anlatimlarimiz yeralmaktadir. AÇIKLAMALAR : Müdahil Ebru Simsek, bundan 6 sene önce Sisli Cumhuriyet Bassavciligina verdigi 3.11.1994 tarihli sikayet dilekçesinde (ismini muhtemelen basindan veya arkadas çevresinden duydugu) müvekkil Hasan B. Güner'in adini yer vermis ve mesnetsizligi daha sonra takipsizlik karariyla da ortaya çikan bir takim hayali iddialarda bulunmustur [EK1]. Bu ithamlara karsi delil olmasi açisindan, o tarihten bu yana müdahilin konuya iliskin yaptigi resmi ve gayriresmi beyanlari (bulabildigimiz kadariyla) tarafimizca toplanmis ve muhafaza edilmistir. Bu beyanlar yan yana kondugunda, ortaya su çok önemli manzara çikmaktadir: Ebru Simsek sürekli yalan söylemektedir, söylediklerinin yalan oldugu anlasildikça yeni yalanlar üretmektedir, bu nedenle tüm beyanlarinda birbirleriyle çeliskili senaryolar anlatmistir. Bu durum, müdahilin ve onun davamizda anlattiklarinin inandiriciligini yok etmekte ve müdahilin adaleti yaniltmasina engel olmak açisindan bu gerçege dikkat çekilmesini gerekli kilmaktadir. Sayin Mahkemenize daha önce sunmus bulundugumuz 30.01.2001 tarihli dilekçemizde, müdahil Ebru Simsek'in (Doç. Dr. Kriton Dinçmen'le birlikte katildigi) 24.11.1999 tarihli TV programinda yaptigi çeliskili açiklamalardan örnekler vermis, müdahilin olayimiza iliskin çeliskili beyanlariyla ilgili daha genis bir dilekçeyi bilahare sunacagimizi belirtmistik. Isbu dilekçemizde, müdahilin 1994 yilindan bu yana olayimizla ilgili yapmis oldugu (tesbit edebildigimiz kadariyla) açiklamalarinda yer alan çeliskili ve tutarsiz beyanlarindan örnekler vererek, müdahilin ne derece inandiriciliktan uzak oldugunu ve anlattiklarinin ne derece hayali oldugunu ortaya koyacagiz. 1) TEHDIT ÇELISKISI Müdahilin her firsatta tekrarladigi en önemli iddiasi "tehdit"tir. Ebru Simsek, kendisini saniklarin tehdit ettigini, saniklarin kendisini aralarina katilmaya zorladiklarini öne sürmektedir. Bu iddiasini emniyet, savcilik ve mahkeme asamalarinin üçünde de tekrarlamistir. Iddianamenin en önemli dayanaklarindan birini de Ebru Simsek'in senaryosunda yer alan bu "tehdit" iddiasi teskil etmektedir. Ebru Simsek, "tehdit" iddiasini, esasen görüntülerin kendi istegi disinda çekildigi, kendisinin fuhus yapmadigi iddiasini savunmak için ortaya atmistir. Görüntülerinin televizyonlarda yayinlandigi günlerde gelistirdigi bu mesnetsiz iddiasini, takip eden yillarda da sürdürmüs ve zaman zaman "hala tehdit ediyorlar" seklinde sürekli tekrarlamistir. Örnegin, 4.3.1996 tarihinde Sisli Cumhuriyet Bassavciligi'nda verdigi bir ifadesinde sunlari söylemistir: "Ben Adnan Hoca olarak bilinen kisinin müritleri tarafindan SÜREKLI TEHDIT EDILMEKTEYIM... En son olarak Gayrettepe'deki evimde yaklasik 10 AY ÖNCE tehdit edildim." [EK2: 4.3.1996 tarihli Savcilik ifadesi] Görüldügü gibi Ebru Simsek sürekli tehdit edildigini ve son tehdidin de ifade verdigi tarihten on ay önce yani MAYIS 1995'te geldigini öne sürmüstür. Ne var ki bu açiklamasinin üzerinden henüz 1 ay bile geçmeden Ebru Simsek, "tehdit" konusunda o güne kadar söylediklerinin yalan oldugunu ortaya koyan su açiklamayi yapmistir: "Altug Berker ve Hasan isimli sahislar yaklasik 2 YILDAN BERI BENI TEHDIT VE RAHATSIZ ETMEMEKTEDIRLER. Bu nedenle de kendilerinden sikayetçi degilim."[EK3: 11.4.1996, Istanbul Asayis Sube Müdürlügü ifadesi] Açikça görüldügü gibi, 1996 tarihli bu ifadesinde Ebru Simsek, 1994'ten beri tehdit edilmedigi açiklamasini yapmistir. Daha 1 ay önceki Savcilik ifadesinde son olarak Mayis 1995'te tehdit edildigini ileri süren Ebru Simsek, bu suçlamasindan 1 ay sonra Emniyet'te sikayetçi sifatiyla verdigi ifadede 1994'ten beri hiç tehdit ve rahatsiz edilmedigini belirtmektedir! Ebru Simsek, sadece 11.4.1996 tarihli ifadesinde degil, bundan sonra verdigi ifadelerde de "tehdit edilmiyorum, sikayetçi degilim" seklindeki beyanlarini sürdürmüstür. Örnegin 12.9.1997 tarihli Sisli Ilçe Emniyet Müdürlügü'nde verdigi ifadesinde sunlari söylemistir: "Ben 03.11.1994 tarihinde … davaci olmustum. Dilekçemde ve daha sonraki vermis oldugum ifadelerimde belirtilen konular dogrudur. Fakat o tarihten bu yana ben dilekçemde belirtmis oldugum Adnan Hoca ve müritleri ile ayrica Ahmet Murat isimli sahisla karsilasmadim ve BIR DAHA RAHATSIZ EDILMEDIM. Bugüne kadar kendilerinin adreslerini de tesbit edemedim. Bu sahislardan 3 YILDAN BU YANA HERHANGI BIR TEHDIT ALMADIGIMDAN ve kendileri ile bir daha karsilasmadigimdan dolayi herhangi bir davam ve sikayetim yoktur. Kendilerinden davaci ve sikayetçi degilim… rahatsiz edilmiyorum, davamdan da vazgeçmis bulunuyorum." [EK4: 12.9.1997, Sisli Ilçe Emniyet Müdürlügü Asayis Büro Amirligi ifadesi] Buna göre, 4.3.1996 tarihli ifadesi, hem 11.4.1996 tarihli ifadesiyle hem de 12.9.1997 tarihli ifadesiyle çeliskilidir. Görüldügü üzere müdahil, en önemli iddiasi olan "tehdit" konusunda sürekli degisen ve çelisen ifadeler vermistir. Kimi yerde "tehdit ediliyorum" demis, kimi yerde de "tehdit edilmiyorum" demistir. Zamana ve sartlara göre o anda isine gelen senaryo nasilsa ona göre bir anlatim yapmistir. Bugünkü sartlarda, tehdit iddiasinda bulunmak, müdahilin menfaatlerine uygun geldiginden su anda bunu hararetle savunmaktadir. Menfaatlerine uygun oldugu sürece bunu sürdürecektir. Daha sonra nasil bir iddiayla ortaya çikacagini ise su andan kestirmek imkansizdir. Elbette, Ebru Simsek'in tehdit konusundaki günden güne degisen bu tutarsiz ifadeleri, müdahilin "tehdit" iddiasinin inandiriciliktan uzak, hayal ürünü bir senaryo oldugunu ortaya koymaktadir. 2) 1998-1999 YILLARINDAKI TEHDITLER ÇELISKISI "Tehdit" konusunda sadece Ebru Simsek'in beyanlarinda degil, ona vekaleten Sayin Mahkemenize sunulan dilekçelerde de tutarsiz ve çeliskili açiklamalar vardir. Örnegin, Ebru Simsek'e vekaleten verilen 2.6.2000 tarihli müdahale talepli dilekçede, Ebru Simsek'in 1998 ve 1999 yillarinda da tehdit edildigi iddiasi mevcuttur: "Müvekkilim saniklar tarafindan müteakip defalar 1998-1999 yillarinda da tehdit edilmis, telefonla devamli surette santaj ve küfürlere maruz kalmistir." (2.6.2000 tarihli katilma dilekçesi, prg.2) Ebru Simsek'in müdahale dilekçesinde böyle bir iddiada bulunulmasinin tek sebebi, "zamanasimi"dir. Ebru Simsek'in 1994 senesinde yasandigini iddia ettigi hikaye tamamen hayal olmakla birlikte, bu hikayede anlatilan olay zamanasimina ugramis durumdadir. Zamanasimina ugramis bir konuda kamu davasi açmak kanunen imkansiz olacagi ve bu nedenle de müdahale talebinde bulunulamayacagi için, müdahale dilekçesinde, güya davaya yakin tarihlerde tehditler vuku bulmus gibi gösterilmek istenmistir. Tahmin edilebilecegi gibi zamanasimi problemini bertaraf edebilmek için ortaya atilan bu hayali “tehdit” vakalari hakkinda somut bir tarihe, faile ya da yönteme dair en ufak bir ayrinti verilmemistir, çünkü böyle bir tehdit ya da tehditler hiçbir zaman vuku bulmamistir. Anlasilacagi üzere Ebru Simsek'in klasik aldatma taktiklerinin aynisi ne yazik ki müdahale dilekçesinde de kullanilmistir. Sonuçta, bu hukuk hilesi (geçici olarak da olsa) amacina ulasmis, Ebru Simsek müdahil sifati kazanmistir. Ama senaryoya yapilan bu yeni ilaveyle birlikte Ebru Simsek'in Sayin Mahkemenize anlattigi senaryosunda açiklamasi mümkün olmayan çok ciddi bir çeliski daha ortaya çikmistir. Çünkü, her ne kadar müdahale dilekçesinde Ebru Simsek'in 1998-1999 yillarinda sürekli hakaret, tehdit ve santaja maruz kaldigi iddia edilse de bizzat Ebru Simsek bu iddiayi yalanlamaktadir. Zira Ebru Simsek'in 1998 ve 1999 yillarinda tehdit edildigine iliskin degil bir sikayeti, en küçük bir iddiasi, ifadesi, beyani, basvurusu, açiklamasi dahi bulunmamaktadir. Dahasi Ebru Simsek, dosyamizin önceki asamalarinda böyle bir olaydan hiç bahsetmemis, hatta tam aksini anlatmistir. Ebru Simsek, bizzat bizim dosyamizdaki ifadelerinde, 1994 yilindan sonra hiç rahatsiz edilmedigini söylemistir. Örnegin DGM Savciligi'nda verdigi 25.11.1999 tarihli ifadesinde; 1994 yilindaki dilekçesini kastederek "Sisli Cumhuriyet Bassavciligina dilekçe verdim... Ondan sonra da olaylar duruldu, rahatsiz etmediler" ifadesini kullanmistir. Bunun üzerine tarafimizca—Ebru Simsek'in hazirlik asamasindaki bu beyanina da dayanilarak—Savciliga ve Sayin Mahkemeye anlatilan senaryodaki suçlamanin (tümüyle gerçekdisi olmasinin ötesinde) zamanasimina da ugramis oldugu ifade edilmistir. Tarafimizdan zamanasimi konusunun gündeme getirilmesi üzerine, yargilamanin disinda kalacagini ve basin destegiyle olusturulmaya çalisilan büyük manipülasyonlarin bir anda bosa gidecegi fark edilmistir. Bunun üzerine müsteki taraf hiçbir mesnet göstermeksizin ve Ebru Simsek'in önceki ifadeleriyle de çelismek pahasina “aslinda son zamanlarda da tehdit olmustu” seklinde beyanlarda bulunmustur. Arz etmeye çalistigimiz gibi, olaylarin akisi, Ebru Simsek vekilinin "1998-1999 yillarinda da tehdit olmustu" seklindeki iddiasinin mesnetsiz oldugunu ortaya koymakta, bu gerçekdisi iddianin ortaya atilmasinin, salt zamanasimi problemini çözmek amacina yönelik oldugu anlasilmaktadir. 3) ÇEKIMLERIN NEREDE YAPILDIGINA ILISKIN ÇELISKILER Ebru Simsek, davamizin 8.12.2000 tarihli durusmasinda, bir arkadasi tarafindan Adnan Oktar'in evine götürüldügünü ve televizyonlara yansiyan görüntülerin Adnan Oktar'in evinde çekildigini iddia etmistir. Bu iddianin gerçekdisi oldugu, söz konusu görüntülerde yer alan mekan ile Ebru Simsek tarafindan adresi verilen evin mekanlarinin tamamen farkli olduklari Sayin Mahkeme'nin de malumlaridir. Sariyer Cumhuriyet Bassavciligi'nin 22.5.1995 tarih ve 94/6831 Hz. sayili yetkisizlik karari [EK5] Ebru Simsek'in bu iddiasinin gerçekle bagdasmadigini, her iki evin farkli oldugunu, görüntülerdeki evin Ebru Simsek'in iddia ettigi ev olmadigini ortaya koymustur. Sariyer Cumhuriyet Savciligi'nca verilen bu kesinlesmis yargi karari bu beyanimizi kesin bir biçimde ispatlamakta ve baska bir açiklamaya gerek birakmamaktadir. Ancak yine de, Ebru Simsek'in yaklasimini ve bu olayi nasil kullanmaya çalistigini ortaya çikarmak bakimindan, söz konusu yargi kararina ek olarak bu konuyla ilgili ifadelerindeki bazi çarpici çeliskileri Sayin Mahkeme'nin dikkatine sunmakta yarar görüyoruz. Gerçekten Ebru Simsek her konuda çeliskiye düstügü gibi çekimlerin nerede yapildigina iliskin açiklamalarinda da sürekli bir biçimde çeliskiye düsmektedir. Örnegin, 19.4.1995 tarihinde Bakirköy Cumhuriyet Bassavciligi'nda verdigi ifadede, televizyonlara yansiyan görüntülerin mankenlik yaptigi sirasinda elbise degistirirken çekildigini iddia etmistir: "Ancak benim manken olmam sebebiyle belkide soyunup giyinirken bir sekilde benim gizli kamerayla resimlerim çekildi ve bu filmler televizyona nesredildi."[EK6: 19.4.1995 tarihli Bakirköy Savciligi ifadesi] Görüntülerin bir podyumda veya stüdyoda çekildigi anlamina gelen bu açiklamayi yaptiktan sonra Ebru Simsek, daha önce ortaya attigi senaryolarla uzaktan yakindan ilgisi bulunmayan yepyeni bir sey söyledigini fark etmis olacak ki hemen "daha dogrusu" diye sözlerini düzeltmeye çalisarak klasik santaj hikayesinin içerigine benzer bir ifadeyi de (birkaç saniye önceki sözleriyle açikça çelismek pahasina) tekrarlamistir. Bu “giyinip soyunurken çekildim” açiklamasindan tam alti ay önce ise Top Secret isimli dergiyle yaptigi bir röportajda bu görüntülerin “sevgilisiyle birlikte olduklari bir evde” çekildigini öne sürmüstür: O resimlerdeki olaya gelince, bütün bu yaptiklarindan sonra o çocuktan ayrilma karari almistim. Onunla son gecemdi. Artik birlikte olamayacagimizi söyledim. O da kapidan çikarken sana bunu fena ödetecegim dedi. Bunun üzerine bana bu oyunu yaptilar. Bu isi yapmis olsaydim böyle rahat dolasabilir miydim?" [EK7: 19.10.1994 tarihli Top Secret dergisi röportaji] Ebru Simsek'in 19.10.1994 tarihli bu açiklamasi son derece önemlidir. Çünkü bu açiklamasinda Ebru Simsek, görüntüleri izah etmek için kullandigi klasik "tehditle film çektirme" hikayesinden hiç bahsetmemis, "erkek arkadasimla birlikte görüntülerim çekilmis" hikayesini benimsemistir. Yani görüntülerin sevgilisiyle bulustugu evde çekildigini söylemistir. Ebru Simsek, bir ifadesinde "görüntüler defilede çekildi", bir baska ifadesinde "sevgilimle bulustugum evde çekildi", bir diger ifadesinde ise "Adnan Oktar'in evinde çekildi" demistir. Biz, bu ifade farkliliklarinin yorumunu ve takdirini Sayin Mahkemenize birakmaktayiz. 4) SESLER VE GÖRÜNTÜLER ÇELISKISI Ebru Simsek'in duruma göre senaryo ve anlatim degistirdiginin, yalanlari ortaya çiktikça yeni yalanlar ürettiginin en güzel kaniti, görüntülerin ve seslerin kendisine ait olup olmadigina iliskin sorulara verdigi cevaplardir. Ebru Simsek'in gizli çekimlerini yayinlayan basin-yayin kuruluslari, toplumsal görevlerini ifa etmek ve uyari görevlerini yerine getirmek maksadiyla söz konusu fuhus pazarligini yayinlamislar, ancak burada herhangi bir kisiyi hedef almadiklari için görüntüleri sinirli bir biçimde yayinlamislardir. Ancak Ebru Simsek'in bu olayla ilgili olarak apaçik yalanlar söylemesi ve ilgisiz kisilere iftira atmasi üzerine (mecbur kalarak) her seferinde bu görüntüleri biraz daha ayrintili biçimde yayinlamislardir. Kanal 6 Televizyonu'nda 25.10.1994 tarihinde yayinlanan Top Secret programinda [EK8] aynen su ifadelere yer verilmistir: “3 haftadir magazin dünyasinda önemini koruyan haber Ebru Simsek olayi. Evet bu olaydaki maskeler birbiri ardina düsmeye basladi. Bizlere gelip açiklama yapacagini söyleyen Ebru Simsek açiklamada filan bulunmadi. Ayni zamanda erkeklerle para karsiligi fuhus yaptigini da inkar eder oldu. Bakalim biz bu görüntülerini yayinladiktan sonra Ebru Simsek kendisini nasil savunacak?” “... Evet sevgili seyirciler aslinda biz bu görüntüleri yayinlamayacaktik ama 19 yasindaki Ebru bu isi öyle hafife aldi ki, bizlere ‘böyle bir sey mümkün degil' dedi. Bizler de bunu ibret olsun, ders olsun, baska Ebrular olmasin diye yayinladik. Evet bizler elimizdeki ihbar niteligindeki görüntüleri Savciliga teslim edecegiz ki baska yasamlar solmasin diye...” Top Secret dergisinin 19.10.1994 tarihli nüshasinda [ek7 olarak sunulmustu] da Ebru Simsek'in sessiz görüntü ve fotograflari inkar ettigi, ancak sonraki asamalarda görüntülerin sesli olarak yayinlandigini, Ebru Simsek'in de bunun üzerine son çare olarak ilgisiz insanlara iftira atmaya basladigi belirtiliyordu: “Evet Ebru Simsek adina sürülen lekeyi temizlemeye çalisirken bir baskalarina leke atiyor ama anlattiklariyla gözönünde olan gerçekler ne yazik ki birbirini tutmuyor. Çünkü fotograflarla belgelenen ask pazarligindaki görüntüleri ve konusmalari açiklayamiyor Ebru...” O tarihte yapilan bu yayinlardan da anlasildigi gibi, bu olayin medyaya yansimasi asamali olmus, önce sadece bazi fotograf kareleri yayinlanmis, ardindan sessizlestirilmis film görüntüleri yayinlanmis, en son olarak da çekimlerin ses ve görüntüleri açikça yayinlanmistir. Iste Ebru Simsek, bu 3 asamanin her birinde, duruma ve sartlara göre su 3 ayri senaryoyu anlatmistir. Birinci senaryosu: "görüntüler de sesler de benim degil" Ebru Simsek, medyada sadece fotograf karelerinin yayinlandigi ilk dönemde, görüntüleri tamamen inkar etmistir. Ne görüntülerin ne de görüntülere izafeten verilen konusmalarin kendisine ait olmadigini iddia etmistir. Buna dair kanit, 24.10.1994 tarihli bir TV programinda yayinlanan röportajidir. Muhabirin "bu görüntüler senin mi?" sorusuna Ebru Simsek su cevabi vermektedir: "Hayir BEN DEGILIM oradaki. Olay bu zaten, BEN DEGILIM oradaki." [EK9: 24.10.1994, Show TV'de yayinlanan Yakin Takip programi] Ebru Simsek, görüntülerdeki kisinin kendisi olup olmadigi sorusuna en bastan net biçimde inkar niteliginde bir cevap vermis ve kesin bir dille reddetmistir. Ama, görüntülerdeki kizin bizzat kendisi oldugunu kendisi de çok iyi bildigi için, muhtemelen "acaba yalanim sonradan ortaya çikar mi?" endisesi nedeniyle (sonradan reddetmek zorunda kalmayacagi) daha muglak bir senaryo anlatma ihtiyaci hissetmistir. Bunun sonucunda da, ayni röportajinda, "ben miyim degil miyim bilmiyorum, mahiyetini çözemedim" anlatimini benimsemistir: "O resimler bana ait resimler degil. Daha dogrusu bir sey söyleyeyim mi resimlerin bana ait mi degil mi onu ben bile çözemedim.... Ama o resimlerde yani artik montaj mi var yoksa bana benzeyen birisi mi bilmiyorum yani inan bilmiyorum."[ayni program] Görüldügü gibi, daha henüz sadece fotograf karelerinin yayinlandigi ilk asamada Ebru Simsek herseyi reddetmis, görüntülerdeki kizin kendisi oldugu gerçegini gizlemistir. Ikinci senaryosu: "görüntüler benim sesler benim degil" Bunun üzerine, yayin kuruluslari, görüntüleri, içindeki konusmalari sessizlestirerek yayinlamislardir. Böylece görüntülerdeki kisinin Ebru Simsek oldugunun açikça anlasilmasi üzerine, Ebru Simsek, yeni sartlara uygun yeni bir açiklama yapmistir. Show TV'de 4.11.1994 tarihinde yayinlanan sözleri söyledir: " Ve oradaki KONUSMALARIN HIÇBIRISI BANA AIT DEGILDIR. Bunu bütün açik yürekliligimle burada söylüyorum. HIÇBIRISI BANA AIT DEGIL." [EK10: ses çözümleri] Görüldügü gibi Ebru Simsek "bana sunu yap bunu yap diyerek görüntülerim çekildi" demek suretiyle görüntülerdeki kisinin kendisi oldugunu kabul etmektedir. Görüntülerin kendisine ait oldugunu net biçimde kabul ettigi bir baska açiklamasi da 10.11.1994 tarihli Objektif programinda yayinlanmistir: Kadir Çelik : Bu görüntülerdeki kisi siz misiniz? Ebru Simsek : Evet, benim. Bu ikinci asamada Ebru Simsek görüntüleri kabul etmistir ama konusmalari inkar etmektedir. Elbette bunun çok önemli bir sebebi vardir. Bu sebep, söz konusu konusmalarda, bu gibi faaliyetler içinde bulunan kadinlarin yaptigi türden pazarliklarin ve "seni tahrik etmemi mi istiyorsun?" seklinde profesyonelce açiklamalarin geçmesidir. Ebru Simsek, görüntülerdeki konusmalarin kendisine ait olmadigini uzun süre savunmustur. Bunlara ait birkaç örnegi aktariyoruz: 3.11.1994 karakol ifadesi [EK11]: "bana ait olmayan sesleri de kayit etmisler bu görüntüde." 3.11.1994 savcilik dilekçesi [ek1 olarak sunulmustu]: "filmin tümüyle istegim disinda tehditle çekilip BASKA KISILER TARAFINDAN SESLENDIRILMESI ve tümüyle bir komployla karsi karsiya kaldigimdan..." 10.11.1994 Show TV Objektif: "Ebru Simsek: Kesinlikle o sözler, o laflar bana ait degil. Kadir Çelik: Montaj mi? Ebru Simsek: Kesinlikle montaj. Kesinlikle montaj o laflar." 9.2.1995 Bakirköy Savciligi ifadesi [EK12]: "Görüntüler tamamen bana aittir, görüntüde geçen konusmalar ve ses bana ait degildir." Kolayca tahmin edilebilecegi gibi, Ebru Simsek "görüntüler benim, konusmalar degil" senaryosunu, kendisine gerekli oldugu sürece kullanmis, sartlar degisince bunu da degistirmistir. Üçüncü senaryosu: "görüntüler de sesler de benim" Bu asamada, yani kendisinin inkari üzerine görüntüler televizyonlarda sesli olarak da yayinlandiktan sonra Ebru Simsek "konusmalar benim degil" senaryosundan da vazgeçmistir. Muhtemelen, bir görüntünün üstündeki konusmalarin montaj olup olmadiginin teknik olarak kolayca anlasilabildigini ögrenen Ebru Simsek, konusmalari da kabul etmis ve senaryosunu bu son gelismeye göre köklü bir biçimde degistirmistir. Ebru Simsek, Sayin mahkemeniz önünde de tekrarladigi halihazirdaki anlatiminda, bu kez yapacaklarinin ve söyleyeceklerinin bir senaryo halinde kendisine verildigini, kendisinin de bu senaryoyu oynadigini söylemeye baslamistir. Yalanlar ortaya çiktikça Ebru Simsek tarafindan ortaya atilacak olan yeni senaryolari yargilamanin ilerleyen asamalarinda hep beraber görecegiz. Isin ilginç yani, Ebru Simsek eski açiklamalarini ve senaryolarini herkesin unuttugunu ve hiç bir zaman önüne gelmeyecegini zannettigi için, artik inkar ettigini dahi inkar etmektedir. Son olarak 25.12.2000 tarihinde Kiss TV'de yayinlanan röportajda [EK13], sunucu Cem Özer'le aralarinda su diyalog geçmistir: Cem Özer : Yani o görüntüdeki sensin, onu inkar etmedin degil mi? Yani "bu ben degilim hayir" demedin? Ebru Simsek : Hayir, hiç inkar etmedim. Her gün, her saat ayri bir senaryo anlatan, söylediklerinin yalan oldugu ortaya çiktikça yeni yalanlar söyleyen, isine gelmeyenleri inkar eden, sonra inkar ettigini bile inkar eden Ebru Simsek'in davamizdaki ifadelerine ne derece güvenebilecegimizi Sayin Mahkemenizin takdirlerine birakiyoruz. 5) IFADEYE SONRADAN EKLENEN BÖLÜMLER Ebru Simsek'in dava dosyamizda bulunan beyanlarinin gerçekdisi ve hayali oldugunun en somut kanitlarindan biri de, (daha önceden unutulmus ya da söylenmemis olmasi düsünülemeyecek) bir takim ifadelerin bu beyanlara sonradan eklenmis olmasidir. Nitekim Ebru Simsek'in 15.11.1999 tarihinde Istanbul Organize Suçlar Subesi'nde verdigi ifadesi ile 1994 yilina kadar uzanan dönemde yaptigi diger tüm resmi ve gayriresmi açiklamalar dikkatle karsilastirildiginda; Organize Suçlar Subesi ifadesinde yer alan bazi çok önemli kisimlarin eski ifadelerinin hiç birinde bulunmadigi, sadece emniyet ifadesinde yer aldigi görülmektedir. Daha önemlisi, Ebru Simsek'in senaryosuna emniyet asamasinda eklendigi anlasilan bu kisimlar dikkatle incelendiginde, bunlarin Ebru Simsek'in ifadesine özellikle ve belli bir maksada yönelik olarak “monte edildigi” ortaya çikmaktadir. Çünkü, müdahilin emniyet ifadesine “monte edilen” kisimlarin, herhangi bir basit detayla ilgili degil, dogrudan dogruya saniklari 4422 sayili yasayi ihlalle suçlayabilmek maksadiyla hazirlandigi görülmektedir. Örnegin, Ebru Simsek'in 15.11.1999 tarihli emniyet ifadesinde, güya Bahadir Güven'le aralarinda geçtigi iddia edilen su diyalog anlatilmaktadir: "Kadiköy Bagdat Caddesi'nde bulunan Bahadir Güven'in bürosuna gittik. Konuyla ilgili Bahadir'la görüsürken kendisi ellerinde görüntüm oldugunu ve Adnan Hoca'nin adami olmami aksi halde görüntülerimi televizyonlara vereceklerini söyledi. Ben Bahadir'a seni telefonla arayarak cevap veririm dedim. Eve gelince Bahadir'i telefonla aradim ve Adnan Hoca'nin müridi ve esi olmayi kabul etmedim. Bu olaydan 1 hafta sonra benim çirilçiplak görüntülerim Kanal 6 Televizyonu'nda yayinlandi. Daha sonra baska televizyonlarda da yayinlandi." (15.11.1999 tarihli Organize Suçlar Subesi ifadesi) Ayni senaryo, "sen Adnan Hoca'nin yanina yerlesmezsen, içimize katilmazsan, Adnan Hoca'nin dediklerini yapmazsan, basina dagitacagiz" seklinde bir tehdit cümlesiyle 25.11.1999 tarihli DGM Savciligi ifadesinde de yer almaktadir. Ebru Simsek, görüntülerinin televizyonlarda ilk yayinlandigi 12.10.1994 günü ile subede ifade verdigi 15.11.1999 günü arasinda geçen 5 YILI ASKIN ZAMAN içinde, birçok televizyonda, gazetede, dergide röportajlar yapmis, muhtelif emniyet birimlerinde ve muhtelif savciliklarda defalarca ifadeler vermis, gelistirerek kurguladigi düzmece senaryosunu her firsatta defalarca anlatmistir. AMA EMNIYET IFADESINDE YER ALAN YUKARIDAKI BÖLÜM, MÜDAHILIN ORGANIZE SUÇLAR SUBESI'NDEKI IFADE TARIHINE KADARKI BEYANLARININ HIÇ BIRINDE YOKTUR. Ebru Simsek'in yukarida alintiladigimiz senaryosunda geçen "olay" siradan bir olay degildir. Içinde, unutmasi mümkün olmayan isimler ve hadiseler yer almaktadir. Eger gerçekten böyle bir olay vuku bulmus olsaydi, Ebru Simsek bunu anlatmak için neredeyse 6 sene beklemezdi. Beklemezdi çünkü böyle bir olayi; Birincisi, 1994 yilindaki daha ilk beyanlarinda detaylariyla anlatirdi. Ikincisi,o dönemde savciliga yaptigi sikayetlerde mutlaka anlatirdi. Üçüncüsü, orada adi geçen Bahadir Güven'den ve Bahadir Güven'in yaninda oldugunu iddia ettigi kisiden sikayetçi olurdu. Ama bunlarin hiç biri söz konusu olmamistir: Birincisi, Ebru Simsek, 1994 yilindan bu yana her yerde konusmus, birçok hayali olay anlatmis, AMA HIÇ BIR ZAMAN BÖYLE BIR OLAYDAN BAHSETMEMISTIR. Ikincisi, Savcilik ve muhtelif emniyet birimlerine sikayetçi sifatiyla defalarca ifade vermis AMA HIÇ BIR ZAMAN BÖYLE BIR HADISEDEN SÖZETMEMISTIR. Üçüncüsü, O dönemde, müvekkil Hasan B. Güner'den, vakif baskani Altug Berker'den ve yine isimlerini basindan ögrendigi baska kisilerden sikayetçi olmus AMA HIÇ BIR ZAMAN BAHADIR GÜVEN VEYA ONUN YANINDA OLDUGUNU IDDIA ETTIGI KISI HAKKINDA BIR SIKAYETI OLMAMIS, BAHADIR GÜVEN'IN ISMINI DAHI ZIKRETMEMISTIR. Ebru Simsek'in 5 sene boyunca bu olayi tamamen unuttugu ama tam Organize Suçlar Subesi'ne adim atar atmaz hafizasinin aniden yerine geldigi düsünülemeyecegine göre, geriye tek bir alternatif kalmaktadir. O da emniyet safhasindayken, 4422 sayili yasa metnini çok iyi bilen ve saniklarin suçlu gözükmesini isteyen bir kisi (veya kisilerin), böyle bir ek hikaye uydurup Ebru Simsek'in emniyetteki ifadesine ekledigi ya da eklettigidir. Bu eklemeyi yapanlarin amaci ise, davamiz saniklarini kendilerince 4422 sayili yasayi ihlal etmis gibi göstermektir. Nitekim Ebru Simsek'in anlattigi "Bahadir Güven'in bürosuna gittim. Orada bana söyle söyle tehditte bulundu" seklindeki senaryoda ismi geçen kisiye, seçilen mekana, güya sarfedildigi ileri sürülen “tehdit sözleri”ne dikkat edilirse, bunlarin gözaltina alinmis olan kisileri 4422 sayili yasaya dahil etmek için özellikle uyduruldugu hemen farkedilmektedir. Senaryoda seçilen isim, kamuoyunda çok taninan bir isim olan Bahadir Güven'dir. Seçilen mekan, “Bahadir Güven'in kendi bürosu”dur. Seçilen tehdit, "elimizde görüntün var Adnan Hoca'nin adami olmazsan senin görüntülerini basina veririz"dir. Ebru Simsek'e yönelik bir tehdit ve santaj olayi düsünün ki; 1994 yilinda gerçeklestigi iddia ediliyor... Içinde Bahadir Güven, tehdit, santaj, hersey var... Ama Ebru Simsek'in 1994-1999 yillari arasinda geçen 5 yil boyunca hiç bir ifadesinde, hiçbir sikayetinde, hiç bir röportajinda yer almiyor, Ebru Simsek Bahadir Güven'in ismini dahi zikretmeden bambaska isimler hakkinda bambaska senaryolar anlatiyor... Bu ifade olaydan tam 5 sene sonra 1999 yilinda emniyet ifadesinde ortaya çikiyor... Ve her nasilsa içinde de 4422 sayili kanunda tarif edilen suçun olustugu kanaatini uyandiracak her türlü “yasal unsur”un bulunmasina ‘özen gösteriliyor'... Tüm bunlar inandiriciliktan son derece uzak ve hayatin olagan akisina aykiridir. Hayatin olagan akisina aykiri bu senaryonun nasil ortaya çiktigi konusunda, Ebru Simsek'in 23.12.2000 tarihinde Sabah Gazetesi'yle yaptigi bir röportaj [EK14] çok önemli ipuçlari tasimaktadir. Ilisikte fotokopisini sundugumuz “MAFYA TARZIM DEGIL” basligini tasiyan bu röportajin baslarinda, Ebru Simsek, BAV üyelerini yoketmek isteyen bir Mafya gurubuyla iliskili oldugunu söylemekte, bu Mafya gurubuna “öz degerleri olan insanlar” seklinde övgüler yagdirmaktadir. Konusmanin devaminda muhabir ile Ebru Simsek arasinda su diyalog geçmektedir: MUHABIR : Peki kim bunlar? EBRU SIMSEK : Bilmiyorum. MUHABIR : Ne yaparlar peki? EBRU SIMSEK : Bilmiyorum. ISIM VERMEK ISTEMIYORUM. Beni zaten devlet koruyor. Emniyet koruyor. MUHABIR : Ne kadar koruyorlar? EBRU SIMSEK : Arkamdalar biliyorum. Daha fazla detaya girmek istemiyorum. Görüldügü gibi, Ebru Simsek, irtibatli oldugu Mafya örgütünü ele vermemek için konuyu degistirmek isterken bu defa bir baska saibeli iliskisini agzindan kaçirmaktadir. Ebru Simsek, röportajda, kendisiniEMNIYETTEN BAZI KISILERIN KORUDUGUNU, ANCAK BU KONUDA DA BILGI VERMEK ISTEMEDIGINI, bunun duyulmasini istemedigini söylemektedir. Süphesiz ki eger gerçekten ortada saibesiz kisiler, saibesiz iliskiler, saibesiz durumlar olsaydi, elbette Ebru Simsek hiçbir seyi gizlemeye gerek duymaz, “su su görevliler su sekilde beni koruyorlar” diye açikça konusabilirdi. Ama bu hanimin konusamamasi, iliskilerin mahiyetiyle ilgili bazi yasadisi durumlarin bulundugunu göstermektedir ki hayatin olagan akisina aykiri malum senaryonun nasil ortaya çiktigini bu saibeli iliskilerin içinde aramak gerekmektedir. 6) SILAHLI TEHDIT ÇELISKISI Basindan gerçek bir olay geçmis olan kisilerin anlatimlarinda hiç bir zaman çeliski olmaz. Ne olayin detaylarina girildiginde, ne de ayni olay farkli zamanlarda anlatildiginda, çeliskili beyanlar olusmaz. Ama hiç yasanmamis bir olayi hayalinde uydurup anlatan kisiler, hem olayda detay ürettikçe hem de ayni olayi farkli zamanlarda anlattikça çeliskiye düserler. Ebru Simsek'in durumu tipik bir "hayali senaryo uydurma" vakasidir. Hem detay anlattikça çeliskili açiklamalarda bulunmaktadir, hem de ayni olayi farkli tarihlerde anlattikça çeliskili beyanlarda bulunmaktadir. Sonuçta, her detayda, her tarihte farkli seyler söyleyen biri ortaya çikmaktadir. a- Silahli tehdit senaryosunun akildisiligi Ebru Simsek'in detayda çeliskiye düstügünü gösteren açik kanitlardan biri, silahli tehdit iddiasidir. Ebru Simsek silahla tehdit edilerek zorla soyunduruldugunu ve soyunukken rol yapitirilarak filme alindigini öne sürmektedir. Ama Ebru Simsek'in silahli tehdidin nasil gerçeklestigiyle ilgili verdigi her detay çeliskilidir. Önce dosyamizin asamalarinda verdigi ifadeleri nakledecegiz, ardindan çeliskileri ortaya koyacagiz. Ebru Simsek'in silahli tehdit konusunda, dosyamizin asamalarinda verdigi ifadeler söyledir: "... sahislarin ellerinde uzunlugu 40-50 cm olan silahlar vardi" (15.11.1999 tarihli Organize Suçlar Subesi ifadesi) "Erkek müritler ellerinde silahlarla girip çikiyorlar silahlari da görünce korkuyordum" (25.11.1999 tarihli DGM Savciligi ifadesi) "Bu sirada müridler ellerinde silahlarla salona girip bana gösteriyorlardi" (8.12.2000 tarihli durusma ifadesi) Söyle bir manzara düsünelim: bir genç kiz ilk defa gittigi bir evde evlilik teklifiyle karsilasiyor, bu teklifi reddedince etraftaki adamlar silahlarini alip geliyorlar, bunlar ellerinde silahlari oldugu halde odaya sürekli girip çikiyorlar, ayrica ellerinde normal tabancalar da degil, 40-50 cm uzunlugunda büyük silahlar var, bu büyük silahlari teshir etmenin amaci da kizi evlilige ikna etmek... Evlilige ikna etmeye çalistiklari da basinda ve kamuoyunda nasil tanindigi belli olan bir genç kiz... Böylesine saçma bir iddiaya itibar edilebilir mi? Hangi insan evine ilk defa gelen bir kisiye silah teshir edip onu kendisiyle evlilige ikna etmeye çalisir? Ikna olmayinca da içkisine ilaç atip, uyutup, soyup, rol yaptirip, filme alip, santaj yapip, bir yandan da silah gösterip, evlilige razi etmeye çalisir? Böyle bir olayin hayatin olagan akisina aykiri, tamamen asilsiz bir senaryo oldugu ortadadir. Bu iftiralar tertemiz insanlari magdur ettigi gibi, Sayin Mahkemenizin, DGM Bassavciligi'nin, Istanbul Emniyet Müdürlügü'nün, devletimizin en üst yönetim kademelerinin böylesine akil almaz derecede saçma bir senaryoyla aylarca, yillarca mesgul edilmesi, kanaatimizce Devletimiz'in ciddiyetiyle bagdasmamaktadir. Sayin Mahkemenizin, hem baska yargi organlarinca karara baglanmis ve mesnetsizligi ispatlanmis bulunan bu iftiralari son bir kez hükme baglayarak müvekkillerimizin magduriyetine bir son verecegine, hem de devletimizin itibarina gölge düsürecek bir görüntü arz eden bu durumu bir an önce bertaraf edecegine inaniyoruz. b- silahli tehdit senaryosunun çeliskileri Ebru Simsek'in anlattigi silahli tehdit senaryosu akildisi olmanin disinda ayrica kendi içinde de çeliskilidir. Dosyamizda yer alan, emniyet, savcilik ve mahkeme ifadelerinde, Ebru Simsek, silahli tehdit konusunda iki detay vermistir. Birinci detay, silahlarin 40-50 cm boyunda oldugu. Ikinci detay, silahlarin etraftaki kisilerin ellerinde oldugu. Ebru Simsek her iki detayda da eski resmi ifadeleriyle ters düsmüstür. Çünkü, Ebru Simsek, eski ifadelerinde, gördügünü iddia ettigi silahlarin "belde" oldugunu, bunlari ceket aralarindan farkettigini öne sürmüstür. Örnegin 1996 yilinda verdigi bir ifadede [ek3'de sunulmustu], silahli tehdidin ne sekilde yapildigina iliskin israrli sorulara: "tehdit ettikleri sirada bu sahislarin bellerinde silah vardi, silahlarini bellerindegördüm" (11.4.1996 tarihli Istanbul Asayis Subesi ifadesi) cevabini vermistir. Herseyden önce, bir silahin "belde" olmasi ile 40-50 cm uzunlugunda olmasi, birbirleriyle çeliskili iddialardir. Açiktir ki 40-50 santimlik bir silah ne bele konabilir ne de ceketle örtülebilir. 40-50 santimlik bir silah bele takildiginda, bunun kabzasi yaklasik gögüs hizasina gelir ki hiç kimsenin böyle bir vaziyette gezemeyecegi açiktir. Ebru Simsek'in bu konuda çeliskiye düsmesinin sebebi, yine her zaman oldugu gibi duruma ve ihtiyaca göre senaryo üretmesidir. Ilk zamanlar (1994-1996) silah teshiri iddiasini "ceketin arasindan gördüm" gibi laflarla çekine çekine ortaya atmistir; çünkü hiç kimsenin hiç tanimadigi bir genç kiza silah çekip "benimle evlen yoksa seni öldürürüm" demiyecegini, böyle bir iddiaya kimsenin inanmayacagini kendisi de çok iyi bilmektedir. Ama bir yandan da kendisini "tehdit edildim" demek zorunda hissettigi için de ilk anlatimlarinda "adamlarin silahlari bellerindeydi, ceket arasindan gördüm, korktum" demek mecburiyetinde kalmistir. Ama 12 Kasim operasyonuna gelindiginde isin rengi degismistir. O tarihe kadar anlatmis oldugu "ceket arasindan silahin ucunu görme" gibi bir hikayenin, 4422 sayili yasanin aradigi sartlar açisindan yeterli olmayacagi ilgili kisilerce bilindigi için, emniyet asamasinda, silah senaryosunu vahimlestirmislerdir. Böylece ortaya "elde tutulan ve Ebru Simsek'e yöneltilen 40-50 santimlik uzun silahlar" masali çikmistir. Ebru Simsek ilk defa emniyet asamasinda kendisine dikte ettirilen bu senaryoyu hem savcilikta hem de mahkemede anlatmistir. O günlerde çiktigi bir iki TV kanalinda da anlatmistir. Mesela Kanal D'de sunlari söylemistir: "Tehdit sonucu yani silahla beni tehdit ettiler, silah gösterdiler, ölümle tehdit ettiler, bu görüntüleri çekeceksin, bu rolü oynayacaksin, bu sekilde davranacaksin, aksi takdirde bu evden çikamazsin" [EK15: 20.11.1999 tarihli Kanal D röportaji) Ebru Simsek resmi merciler önünde ve birkaç yayinda "ellerinde büyük silahlarla beni ölümle tehdit ettiler" hikayesini anlattiktan sonra (muhtemelen bu hikayenin inandirici olmadigini düsündügü için) hemen tekrar eski "beldeki silah" hikayesine dönmüstür. Nitekim Sayin Mahkemeniz önünde ifade verisinden 17 gün sonra çiktigi bir programda; silahlari ceket arasindan gördügünü söylemistir: "Önümden geçiyor, silahini, ceketini açiyor silahini gösteriyor, bu boyutta falan silahlar yalniz yani abartisiz bayagi büyük silahlar" (25.12.2000 tarihli Kiss TV röportaji, ek13 olarak sunulmustu) Benzeri sekilde, Show TV'deki bir baska röportaji sirasinda "silah tehdidiyle soyunma" iddiasinin inandirici olmadigini söyleyen sunucu Reha Muhtar'a su cevabi vermistir: "Açik açik aleni silah tutmadilar tabii ‘soyunacaksin' diye. Silahlar gösteriliyordu. Ama ne sekilde gösteriliyordu, nasil oluyordu su an çok net hatirlamiyorum." [EK16: 26.1.2000 tarihli Show TV röportaji] Ebru Simsek'in tüm bu çeliskili anlatimlarinin hangisi dogrudur? Tüm bu çeliskiler, Ebru Simsek'in anlattiklarindan hiç birinin dogru olmadigini göstermektedir. Ebru Simsek baslangiçta sadece kendisini kurtarabilmek için çocukça yalanlara basvurmus, ancak 12 Kasim operasyonundan sonra cüretini iyice artirmis, basinda da sürdürülen iftira kampanyasinin etkisiyle kendine güven kazanmis, baskalarinin da yönlendirmeleriyle yalanlarini gelistirmis, sonuçta ortaya tiksinti verici bir iftira tablosu çikmistir. 7) INTIKAM-SANTAJ ÇELISKISI Müdahil, Sayin Mahkemeniz önünde kendisine ait görüntülerin santaj maksadiyla çekildigini iddia etmistir. Oysa ki, Ebru Simsek konu hakkindaki ilk açiklamalarinda bundan çok farkli senaryolar anlatmistir. Müdahilin Sayin Mahkemeniz huzurundaki konusmasindan 6 yil önce Top Secret isimli dergiye yaptigi açiklamada; televizyonlarda yayinlanan görüntülerin sevgilisiyle son bulusmasina ait oldugunu, orada ayrilmaya karar verdigini, sevgilisinin buna kizdigini ve intikam almak amaciyla o gün çektigi görüntüleri basina sizdirdigini belirtmistir. Ebru Simsek'in ifadeleri tam olarak söyledir: O resimlerdeki olaya gelince, bütün bu yaptiklarindan sonra o çocuktan ayrilma karari almistim. Onunla son gecemdi. Artik birlikte olamayacagimizi söyledim. O da kapidan çikarken sana bunu fena ödetecegim dedi. Bunun üzerine bana bu oyunu yaptilar. Bu isi yapmis olsaydim böyle rahat dolasabilir miydim?" (19.10.1994 tarihli Top Secret dergisi röportaji, ek7 olarak sunulmustu) Ebru Simsek'in buradaki ifadeleriyle Sayin Mahkemeniz önünde anlattiklarini yanyana koyup inceledigimizde ayni olayla ilgili bu iki anlatimin en küçük bir ortak noktasinin bulunmadigi, bunlarin apayri iki senaryo oldugu hemen görülmektedir. Ebru Simsek'in alti yil önce anlattigi senaryoda; "Bu görüntüler Adnan Oktar'in evinde çekildi" diye bir iddia yoktur, "Bana silah gösterildi" diye bir iddia yoktur, "Içkime ilaç atildi" diye bir iddia yoktur, "Bana zorla rol yaptirildi" diye bir iddia yoktur, "Görüntülerdeki davranislari iradem disinda sergiledim" diye bir iddia yoktur, "Beni aralarina katmak için santaj yaptilar" diye bir iddia yoktur, "Bahadir Güven'le görüstük, beni tehdit etti" diye bir iddia yoktur. Tüm bunlar yerine bambaska iddialar ve senaryolar vardir. Birinde "santaj yapildi" demekte, digerinde "sevgilim intikam aldi" demektedir. Birinde "sevgilimle son bulusmamizdi isteyerek birlikte oldum" demekte, digerinde "zorla rol yaptim" demektedir. Birinde "Adnan Oktar'in evinde çekildi" demekte, digerinde "sevgilimle bulustugum evde çekildi" demektedir. Bu liste uzayip gitmektedir. O zaman akla su soru gelmektedir: Ebru Simsek neden sürekli farkli senaryolar anlatmistir? Neden senaryolari arasinda tevili imkansiz bu kadar farklar bulunmaktadir? Bunun cevabi sudur: Çünkü Ebru Simsek gerçegi anlatamamakta, anlatmak istememektedir. Bunun yerine uydurma senaryolar anlatmaktadir. Anlasildigi kadariyla, görüntüler ilk yayinlandiginda bunlari nasil bir bahaneyle savunacagini kendi kendine düsünmüs ve aklina bazi alternatifler gelmistir. Ebru Simsek "ya tutarsa" diyerek bu alternatif "senaryolari" sirasiyla denemistir. Nerede ne söyledigini düsünmeden konustugu için de ortaya böyle bir manzara çikmistir. Bunlardan çikarilmasi gereken sonuç, Ebru Simsek'in gerçegi gizledigidir. Bu kadar çok sayida çeliskili senaryonun sebebi budur. Ebru Simsek gerçegi gizlemektedir ve anlattiklarinin hiç biri de gerçek degildir. 8) ÇÜRÜTÜLEMEZLIK ILKESI Ebru Simsek 6 yildan beri birçok sey anlatmis, birçok iddiada bulunmustur. Tüm anlattiklarinin hiç degismeyen ortak bir noktalari vardir. Bu ortak nokta, Ebru Simsek'in hiç bir zaman delil, kanit, tanik, belge göstermemesi ve daha önemlisi iddialarini "aksi ispatlanamaz" biçimde muglak ve belirsiz ifadelerle dile getirmesidir. Oysa ki, bu kadar olaylar yasadigini iddia eden, anlattigina göre her yasadigi olay onlarca tanigin önünde gerçeklesen bir kisinin, iddialarini destekleyecek hiç olmazsa tek bir kanit, tek bir sahit, tek bir belge gösterebilmesi gerekirdi. Ortada 6 yildan beri hiç bir delil yoktur. Sadece bolca laf ve “aksi ispati imkansiz”, muglak izahlar bulunmaktadir. Bunlardan bazilarini asagida aktariyoruz: "Para sayarken çekilmis olan bölüm de yine onlarin senaryosu üzerine yaptigim hareketlerdir. Parayi veren kisiyi tanimiyorum." (25.11.1999 tarihli savcilik ifadesi) "Silahlar gösteriliyordu. Ama ne sekilde gösteriliyordu, nasil oluyordu su an çok net hatirlamiyorum." (26.1.2000 tarihli Show TV röportaji, ek16 olarak sunulmustu) "Tanimadigim daha önce ismini bilmedigim insanlar arasira gelip silah gösteriyorlardi bana." (26.1.2000 tarihli Show TV röportaji, ek16 olarak sunulmustu) "Tanimadigim bir kisi seninle ugrasacagiz daha bitmedi dedi. Ben bu sahsi tanimam." (3.11.1994 tarihli Maslak Karakolu ifadesi, ek11 olarak sunulmustu) "Ben arabamla seyrederken beni tehdit ettiler. Tehdit eden kisileri tanimiyorum."[EK17: 19.4.1995 tarihli Sariyer Savciligi ifadesi] "Ulus'daki ve Gayrettepe'deki evime telefon eden ve benimle birlikte ailemi öldürecegini beyan eden sahislari tanimiyorum" (4.3.1996 tarihli Sisli Savciligi ifadesi, ek2 olarak sunulmustu) "Salonda 4-5 tane bayanla tanistirdi. Ben bu bayanlarin isimlerini su anda hatirlamiyorum." (15.11.1999 tarihli Organize Suçlar Subesi ifadesi) "Orada birkaç insan vardi, tanimiyorum, hiç birisini tanimiyorum." (25.12.2000 tarihli Kiss TV röportaji, ek13 olarak sunulmustu) Görüldügü gibi Ebru Simsek ortaya iddialar atmakta ama hiç bir zaman en küçük bir kanit göstermedigi gibi, bu iddiayi arastirmaya yarayacak kanallari da tikamak için hep "bilmiyorum", "tanimiyorum", "hatirlamiyorum" ifadeleri kullanmaktadir. Elbette böyle bir taktige basvurmasinin önemli sebepleri vardir. Hiç bir kanit, belge ve ispat sunamamaktadir çünkü anlattiklari uydurmadir, mesnetsizdir, delilsizdir, soyut iddialardir. Bunlari dogrulayacak hiç bir kanit söz konusu olmadigi için sunamamasi da normaldir. Detay vermekten dikkatle kaçinmaktadir çünkü kendisi de çok iyi bilmektedir ki o detay verdikçe bunlarin dogru olup olmadigi arastirilacak ve yalan söyledigi hemen ortaya çikacaktir. Anlattigi hayali senaryolarin çürütülmemis sekilde kalmasini saglamak için bunlarin arastirilmasina imkan vermeyecek biçimde konusmaya çalismaktadir. Buna ragmen, Ebru Simsek'in gayretleri, anlattigi senaryolarin mesnetsizligini gizlemeye yetmemekte, her cümlesinde, iddialarinin asilsizligini gösteren sayisiz çeliski yer almaktadir. 9) ILK AÇIKLAMALAR TAMAMEN FARKLIDIR Ebru Simsek'in tüm röportaj ve açiklamalari içinde 24.10.1994 tarihinde Show TV'de ("Takip" isimli program) yayinlanan ve 25.10.1994 tarihinde Kanal 6 TV'de ("Top Secret" isimli program) yayinlanan açiklamalari, davamiz açisindan son derece önemlidir. Çünkü bu programlarda yaptigi açiklamalarda Ebru Simsek, görüntülerdeki kisinin kendisi olmadigini söylemis, herseyi tamamen inkar etmistir. Bu programlarda geçen bazi ifadeleri söyledir: 24.10.1994 SHOW TV (ek9 olarak sunulmustu): Muhabir: Peki bu görüntüler senin mi? E. Simsek: Hayir ben degilim oradaki olay bu zaten ben degilim oradaki. 25.10.1994 KANAL 6 TV (ek8 olarak sunulmustu): Muhabir: Kasetiniz var, bunu nasil açiklayacaksiniz? E. Simsek: Mümkün degil, mümkün degil. Su sorunun cevabini düsünmek gerekir: Eger gerçekten Ebru Simsek Sayin Mahkemenizin huzurunda anlattigi olaylari yasadiysa, bunlar niye bu iki açiklamada hiç yoktur? Yasadigini iddia ettigi olaylar, kendi senaryosuna göre bu programlarin yayinlanmasindan çok daha önce olduguna göre, bu 24.10.1994 ve 25.10.1994 tarihli açiklamalarda bulunmasi gerekmez miydi? Süphesiz ki, eger Ebru Simsek'in Sayin Mahkemeniz önünde anlattigi masalin tamami degil sadece binde biri dogru olsaydi, Ebru Simsek'in 24.10.1994 ve 25.10.1994 tarihlerinde yayinlanan bu iki açiklamasi bunlardan çok daha farkli olurdu. Yalan oldugu kolayca ortaya çikacak "ben degilim" gibi çok zayif bir cevap vermek yerine, sözde yasamis oldugu o macerayi bugün anlattigi gibi o zaman da uzun uzun anlatirdi. Ama 24 ve 25 Ekim 1994 tarihlerinde yayinlanan o röportajlarda bugün anlattiklarinin hiç biri yoktur. Santaj yoktur, silah yoktur, hap yoktur, rol yoktur, evlenme teklifi yoktur, hiç bir sey yoktur. Sadece inkar vardir. Bugün anlattiklarinin hiç biri o tarihte olmadigina göre, demek ki bugün anlattigi seyler sonradan uydurulmustur. Hiç birinin gerçeklik payi yoktur. 10) KALIS SÜRESINE ILISKIN AÇIKLAMALARINI DEGISTIRMISTIR Ebru Simsek, Organize Suçlar Sube Müdürlügü'nde verdigi 15.11.1999 tarihli ifadesinde, (senaryosundaki evde) toplam kalis süresinin 1.5 saat oldugunu öne sürmüstür: “Yaklasik 1.5 SAAT KADAR bu evde kaldiktan sonra ben bunlara çok yalvardim ve beni baska bir sahis degisik bir araba ile evime götürüp birakti.” (15.11.1999, Organize Suçlar Subesi'ndeki ifadesi) Ebru Simsek bu konusmasindan 9 gün sonra, 24.11.1999 tarihinde Show TV'de canli yayina çikarak ayni iddiasini tekrarlamistir. Ne var ki, programa telefon baglantisiyla katilan Adli Tip Kurumu'nun psikiyatri uzmani Doç. Dr. Kriton Dinçmen böyle bir ilacin kolay etki etmeyecegini söylemistir. Bunun üzerine Ebru Simsek, ifade degistirmis ve bu süreyi önce ‘4 SAAT'e kadar, hemen ardindan da ‘1 AKSAM'a kadar çikarmistir: “Yani 2 saat, 3 saat veya 4 saat bilmiyorum. Ama sadece 1 aksam oturdum." (Show TV, 26.1.2000, Ates Hatti, ek16 olarak sunulmustu) Ebru Simsek, her ortamda ve her tarihte duruma göre farkli farkli ifadeler verdigi, farkli farkli senaryolar anlattigi için nerede ne söyledigini hatirlamamakta, o an ne söylemesi isine gelecekse onu ortaya atmaktadir. Ama böyle olunca da tabii ki ortaya böyle sayisiz çeliskiler, açmazlar, mantiksizliklar çikmaktadir. SONUÇ : Ebru Simsek, çekimlerinin televizyonlarda yayinlandigi Ekim 1994'ten günümüze kadar yaptigi resmi ve gayriresmi tüm açiklamalarinda yüzlerce konuda çeliskili ve gerçekdisi açiklamalarda bulunmustur. Biz, bunlarin içinden davamiz açisindan önemli oldugunu düsündügümüz birkaç tanesini burada Sayin Mahkeme'nin dikkatine sunduk. Dogrudan davanin esasina yönelik olmadigini düsündügümüz çok büyük bir bölümünü ise aktarmadik. Sayin Mahkemeniz bunlari talep ettigi takdirde bu çeliskileri de sunabiliriz. Esasen çekimlerin yayinlandigi günlerde, görüntüleri izleyen ve Ebru Simsek'in bu konudaki açiklamalarini dinleyen herkes bu hanimin yalan söyledigini hemen farketmistir. Bu hanimin kendisini kurtarmak için uydurdugu "içkime ilaç atip bana fahise rolü yaptirip filme çektiler" seklindeki gülünç senaryoya kimse itibar etmemistir. Özellikle görüntülerin gerçege uygunlugu konularinda son derece tecrübeli ve uzman olan televizyon yöneticileri görüntülerin bir mizansen olmadigina kanaat getirmisler ve kanallarinda bunlari defalarca yayinlamislardir. Örnegin 25.10.1994 tarihinde bir televizyonda Ebru Simsek'in görüntüleri ve onun açiklamalarinin inandiriciligi hakkinda su ifadeler kullanilmistir: "Evet sevgili seyirciler aslinda bizler bu görüntüleri yayinlamayacaktik. Ama 19 yasindaki Ebru bu isi o kadar hafife aldi ki bizlere böyle bir sey mümkün degil dedi. Bizler de bunu ibret olsun, ders olsun, baska Ebrular olmasin diye yayinladik. Evet simdi görev Istanbul Cumhuriyet Bassavciligi'nda. Bizler elimizde ihbar niteligindeki görüntüleri savciliga teslim edecegiz ki baska yasamlar solmasin diye." (Kanal 6, 25.10.1994 tarihli Yakin Takip, ek8 olarak sunulmustu) 12 Kasim 1999 operasyonu sonucunda en küçük bir suç unsuru bile ortaya çikmayinca, BAV mensuplarini magdur etmeye çalisan bazi kötü niyetli kisiler, çaresiz biçimde Ebru Simsek'in yalanlarindan medet ummuslardir. Bu çerçevede, 4422 sayili yasayi iyi taniyan bazi kisilerce, Ebru Simsek'in eski hikayelerine yeni bölümler monte edilmistir. Saniklari 4422 sayili yasayi ihlal ediyorlarmis gibi göstermeyi amaçlayan bu senaryolar "müsteki ifadesi" diye dosyaya dahil edilmislerdir. Ama bu eklemeler, yukarida örneklendirdigimiz gibi, çok acemice yapildigi için hemen desifre olmustur. Ebru Simsek'le ilgili tüm olayin ve burada anlattiklarimizin özeti sudur: 1994 yilinda Ebru Simsek'in Sayin mahkemece de bilinen görüntüleri bazi gazete ve televizyonlarda yayinlanmistir. Bu hanim, önce görüntülerle iliskisi bulunmadigini söylemis, sonra görüntünün kendisine ait oldugunu söyleyip konusmalari reddetmis, sonunda da görüntü ve konusmalarin tamamini kabul etmis ama bunlarin kendisine hem zorla hem de ilaçla yaptirildigini söylemis, bu senaryoya fail olarak da BAV mensuplarini seçmistir. O tarihte bu mesnetsiz iddialara kimse itibar etmemistir. Savciliklar Ebru Simsek'in iddialarini reddetmislerdir. Isbu dava çerçevesinde, Ebru Simsek'in hayali iddialari yeniden gündeme getirilmistir. Ama bunlarin asilsiz olduklari bir kere daha ortaya çikmistir. NETICE-I TALEP : Ayrintilari yukarida açiklandigi üzere, Ebru Simsek'in iddialarinin tamamen hayal ürünü oldugu ve bunlardaki suçlamalarin zamanasimina ugradigi gözönünde bulundurularak, Ebru Simsek'in müdahilligine iliskin ara karardan rücu edilmesini saygilarimizla bilvakale talep ediyoruz.

No comments:

Post a Comment